CEO İtirafları: İş yaşamında başarılı olmadan önce öğrenmek zorunda kaldığım 10 Ders

23.11.2018
Girişimcilik. Yeni bir iş kurmak… harika bir şeydir. Bir fikir bulmaktan o fikirden bir iş yaratmaya kadar, bir şirketi hayata geçirmek çok çalışmayı gerektirir, ama aynı zamanda da çok zevkli ve heyecan dolu bir süreçtir. Karşılaştığınız iddialı başlıklar, size girişimciliğin her zaman eğlenceli ve hareketli bir parti olduğu ve başarının bir gecede yakalanabileceği izlenimini verse de, gerçek bunun tam tersidir. Aslında her girişimcinin gerçekten başarılı olmadan önce öğrenmesi gereken dersler vardır. 
Benim şahsen öğrenmek zorunda kaldığım ve size de hem özel, hem de iş yaşamınızda yardımcı olabilecek 10 dersin bir özeti aşağıda yer alıyor: 
1. El sıkışmak, söz vermek anlamına gelmez.
“Ama bana malları cuma günü teslim edeceğini söylemişti!” “Ama bana bu ay fiyat artışı olmayacak demiştiniz, unuttunuz mu?” Bu tür konuşmalar ticarette çok sık yapılır. Yeni iş kuranlar için de bu durum bir istisna değil, bir kuraldır. İyi niyetli görüşmeler ticaretin temelidir. Ama sonuca bakıldığında, bir el sıkışmanın hiçbir değeri yoktur. Bu özellikle yeni kurulacak bir işin başlangıç aşamaları için geçerlidir: Bazı kişilerin sırf iş yaşamında yeni olduğunuz için sizi deyimsiz ve kolayca kandırılabilecek biri olarak görebileceğini asla unutmayın ve onlara yanıldıklarını gösterin. O parlak cilalı görüşme masasından gözünüzde dolar işaretleri uçuşarak kalkmadan önce, “her şeyi” yazılı hale getirin.
2. “İstediğiniz her şeyi yaparız”,  yerine getirilemeyecek bir vaat ve gerçekleşmeyecek bir beklenti demektir. 
İş ilişkisi kuracağınız kişilerin çoğu iyi niyetli olacaktır. Aslında kendi itibarları da böyle olmalarına bağlıdır. Buna rağmen, bir üretici size her şeyi vaat ettiği halde sözünde duramayabilir. Bu olmayacak bir şey değildir…. İşiniz geliştikçe ve siz de ölçülü olmanız gereğini öğrendikçe, sizin de aşırı vaatlerde bulunarak sözünüzde duramama riskini alabileceğinizi göreceksiniz. Bu yüzden, her zaman belli bir yanılma payı bırakmakta yarar vardır. Ancak, verilen sözlerin tutulmaması sürekli bir hale geldiyse ve beklentilerinizin giderek zayıfladığını görürseniz, iş yapacak başka birini bulmanızda yarar olacaktır.
3. Bildiğiniz her şeyi asla herkese söylemeyin.
Aşırı ölçüde paylaşım yapılan bir dijital çağda yaşıyoruz. Öğlen yemeğinde ne yediğimiz, o müthiş konferansa giderken ne giydiğimiz ve düşündüğümüz her şey, tüm dünyanın bilmesi, duyması ve görmesi için gümüş bir sosyal medya tabağında sunuluyor. Ama hala iş hayatının içinde olduğunuzu, hizmet ettiğiniz bir toplum ve korumanız gereken bir markanız olduğunu düşünmek zorundasınız. Şirket avukatım, bir süre önce yaptığımız bir toplantıda bana bir şey söyledi ve ona hak verdim. Aslında her girişimcinin benimsemesi gereken bir hatırlatmaydı bu: “Bildiğin her şeyi herkesin bilmesi gerekmez”  demişti. Şeffaflık ile bilinçli bilgisizlik arasında çok büyük bir fark vardır.
4. Satır aralarını (küçük yazıları) okuyun.
Bir şeyin küçük puntolarla yazılmasının bir nedeni vardır. Küçük yazıldığı için önemsiz olduğunu sanırsınız. Ama küçük görünmesine rağmen, ağır bir yumruk haline gelebilir. Örneğin hepiniz genelde sayfalarca çıkan parlak ilaç reklamlarını bilirsiniz. Reklamın bir sayfasında bu “süper ilacı” neden almanız gerektiği anlatılırken, altına eklenen küçük yazılarda, ilacın yol açabileceği korkunç etkiler açıklanır. İş sözleşmeleri de buna benzer. O yüzen kendinize bir iyilik yapın ve bir şeylerin ters gitmesiyle çaresiz duruma düşene kadar beklemeyin. Birçok işletme, “oyunu kendi lehlerine çevirecek” belli kurallarla çalışır.  
5. Müşteriler bahane değil, çözüm ister.
Müşteriler ürününüz veya hizmetiniz karşılığında size para verdiğinde, bu parayı kendilerine vaat edilen bir şey için öder. Bu vaat – “sunduğum filanca şey (örneğin reklam kampanyamız) söylediği şeyi yapacaktır” şeklinde olabilir. Eğer yapamadıysa – onlara bahane yerine çözümler sunmalısınız. Köpeğinizin aniden hastalanması, bacağınızı kırmış olmanız gibi şeyler müşterilerinizi ilgilendirmez. Acı gerçek budur; onlar duruma kendi açılarından bakarlar. O yüzden teslimatın neden 30 gün geciktiğini açıklamaya başlamadan önce, onları dinleyin, özür dileyin ve durumu nasıl düzeltebileceğinizi ayrıntılı olarak açıklayın.
6. Duygular stratejik bir plan değildir. 
Güne duygularınızın hakim olması ender yaşanan bir durum değildir – özellikle de kontrol edemediğiniz duygular söz konusuysa. Ama sonuçta – tüm sakinleşme çabalarınız boşa gittiyse, kara tahtanın önüne geçin ve o duyguları kapının dışında bırakın. Sakın beni yanlış anlamayın. Duygular önemlidir, ama işiniz için bir pusula olmamalıdırlar….Özellikle de negatif türde olanlar yüzünden bunalmış durumdaysanız. Unutmayın ki duygular gelip geçicidir. Dün size sorun gibi görünen bir konu hakkında yarın çok daha farklı düşünebilirsiniz. Vizyonunuza ve önünüzdeki yola odaklanın, geçmişte edindiğiniz deneyimlere bakın, ama geçmişte takılıp kalmayın.
7. İş yaşamı adaletsizdir, ama bu sizin de adaletsiz olmanızı gerektirmez. 
Birçok girişimci, çok rekabetçi olan bir ortamda mücadele etmekte zorlanır. İnanın bana: size ait ürünün tıpatıp bir kopyasını raflarda görmek veya son basılan ilanınıza çok benzeyen bir ilanın tepesinde rakibinizin logosuyla basılmış olarak karşınıza çıkması kolay kolay yaşanacak bir durum değildir. Ama iş dünyası bu. Her şey olabilir. Ancak ortam adaletsiz olsa bile, bu sizin de adaletsiz olmanızı gerektirmez. Bunun yerine dikkate değer bir şirket kültürü oluşturup ona sadık kalın. Böylece piyasa yarattığınız şeyi görür ve size gıpta eder. Bir özlü sözde belirtildiği gibi, “Kıskançlık, sıradanlığın dehaya gösterdiği saygıdır” (Fulton)
8. Dikkat dağılması, işi katledebilen sinsi bir düşmandır; o yüzden işinize odaklanın.
Girişimcilikte dikkat dağıtan olaylar çok olur. Bunların çoğu da “iyi” şeylerdir. Bu tür olayları bilirsiniz: Ulusal basında yer almak, cironun artması, yeni fırsatlar, arkaya yaslanıp “rahatlama” dürtüsü..  Dikkat dağıtan olaylar genelde balla kaplıdır, ama gözünüzü ödüle diktiyseniz – rotanızda kalın. Ticaret, tıpkı bir koşu gibidir. Maraton koşucularının hepsi size aynı şeyi söyleyecektir:  “Başarılı bir maraton, en az sakatlıkla veya hiç sakatlanmadan sürekli antrenman yapmayı gerektirir. Uzun bir antrenman dönemini kaliteli aralıklarla birlikte yürütebilmeniz gerekir. Ve özellikle yarış antrenmanlarınızın son aşamasında hızla iyileşebilecek duruma gelmeniz çok önemlidir. Bu koşulların her biri yarışçılara özgü gibi görünebilir. Ama hepsinin ortak bir özelliği vardır - mükemmel bir form sağlarlar.”  Aynı ders, iş yaşamı için de geçerlidir. Sizin iş formunuz ne durumda? 
9. Vakit nakittir; kimsenin zamanınızı harcamasına izin vermeyin. 
Zamanınız da bir yatırım unsurudur. Aslında ne kadar değerli olduğunu bilseniz, boşa harcamazdınız. CDC’ye göre, insanların ortalama yaşam beklentisi 78,7 yıldır; bu da 28.744,6 gün, veya .. 944,4 ay demektir. İşin gerçeği şu ki, “zamanınız sınırlıdır”. Eğer sevdiğiniz şeyi bulduysanız (ki bu da girişimciliktir), zamanınızı bilinçli harcamalısınız. Onu gerçekten önemli olan konulara yatırın ve hem sizin, hem de gelecek nesillerin gurur duyacağı bir iş yaratın.
10. Şans her zaman sizden yana olsun. 
Girişimcilerin bazen başarıyı şansa bağladıklarını duyarım. Ama yakından baktığınızda, “şansın” hazırlıklı olmayla fırsatın buluşması olduğunu görürsünüz. Girişimcilik bir şans oyunu değildir. Kuşkusuz yeteneklisinizdir. Ama hangi şampiyon atlete sorsanız, size sadece yetenekle ancak bir yere kadar ulaşılabileceğinizi söyleyecektir. Çalışmanız da gereklidir. Hazırlıklıysanız, şansa ihtiyacınız yoktur. Bilgiliyseniz, şansa ihtiyacınız yoktur.  Ve dünya çapında bir marka yarattıysanız, yine şansa ihtiyacınız yoktur. Yolunuza hiç beklenmedik fırsatlar çıksa bile, eğer siz hazırlıklı değilseniz, “şanslı” olamazsınız. 

Kaynak: YFS Magazine
Giriş
Kullanıcı adı
Şifre
Şifremi Unuttum Yenilenemek