Bir İş Ortağında Aranması Gereken Özellikler

02.02.2017
Bir iş ortağında aranması gereken özelliklerİş ortaklıklarının birçoğu Google’ın Larry ve Sergey’i gibi, hatta dondurma sektörünün Ben and Jerry’si kadar şanslı ve dinamik olamaz. Zira birlikte çalışabileceğiniz ve her koşulda güvenebileceğiniz bir iş ortağı bulmak büyük bir başarıdır – bu ortaklık herkesi zengin etse bile. 
Örnek olarak Apple’ın kurucu ortakları Steve Jobs ve Stephen Wozniak’ı ele alalım. Teknoloji devi bu kuruluş bugün 135 milyar Dolarlık bir değere sahip olsa da, kurucuları arasındaki ortaklığın yerle bir olduğunu herkes biliyor. Bunun başlıca nedeni, iki ortağın sahip olduğu kariyer hedeflerinin çok farklı olmasıydı. 
Vizyon uyumsuzluğu ortaklığı öldürür. Jobs finansal alanda bir super star olmayı hayal ederken, bir mühendis olan Wozniak sadece bilgisayarlarla heyecan yaşamak istiyordu. Wozniak 2006 yılında yazdığı iWoz başlıklı biyografisinde: ” Daha yirmi iki yaşındayken bile, mühendislikten yöneticiliğe geçmeyi asla istemediğimden emindim” diyordu. (Bu konuda ne Jobs’dan ne de Wozniak’tan bir yorum alınabildi.)
Ama ortaklar arasındaki gerilim, başka birçok konudan dolayı da ortaya çıkabilir – özellikle de şirket sahiplerinin aynı anda birçok farklı rolü oynamak zorunda kaldığı küçük işletmelerde.   Bir ortak uzun vadeli plan yapmayı tercih ederken, diğeri hızla zengin olmak için şirketin çabucak satılmasını hayal edebilir. Aynı şekilde, bir ortak için çalışma günü 16 saatle sınırlı olmazken, diğeri akşam yemeği için saat 6’da evde olmak ister. 
Ancak madalyonun diğer yüzüne baktığımızda, Jobs ve Wozniak birlikteliğinin sallantı yaşayan birçok ortaklıkta olmayan bir özelliğe sahip olduklarını görürüz: Bu özellik, becerilerin birbirini tamamlamasıdır. İki kişinin birçok ortak özelliğe sahip olması iyi bir şey gibi görünse de, iş ortaklığı söz konusu olduğunda, birbirinin kopyası olmak işe yaramaz. Zira benzer bir geçmişe ve deneyimlere sahip olan kişilerin bir araya gelmesi, denkleme hiçbir yenilik katamaz. 
O yüzden, oyun masası için dördüncüyü aramak yerine, hedefinize ulaşmak için önemli olan boşlukları doldurmaya çalışmalısınız. Örneğin siz bir mühendis iseniz veya işin detayları üzerinde çalışmayı seven biriyseniz, kendinize bir eskimoya bile dondurma satabilen (ya da en azından bilançodan anlayan) bir ortak bulmalısınız. 
İyi bir iş ortağı, uzlaşmanın önemini bilmeli ama fazla uyumlu da olmamalıdır. En iyi iş ortakları ise sıkıntılı mali konuları,  hatta şirketi etkileyebilecek kişisel konuları bile masaya yatırabilecek cesarete sahip olanlardır. Böyle bir uyumu daha en baştan kurmaya çalışmalısınız. The Successful Business Plan: Secrets & Strategies  (Başarılı bir iş planı: Sırlar ve Stratejiler) adlı kitabın yazarı ve küçük işletmelere yönelik kitaplar yayınlayan Palo Alto, California merkezli The Planning Shop’un Yönetim Kurulu Başkanı olan Rhonda Abrams bunu kısaca “İş ortağınızla evlenmeden önce onunla flört edin” diye açıklıyor. 
Flört döneminizde, ortak adayınızın telefon defterine bir göz atın. İş yapacağınız alanda ve sosyal alandaki sağlam ilişkiler – ister okul aile birliklerinde, ister bölge planlama kuruluşlarında olsun – her zaman işe yarar. Arlington’lu bir küçük işletme danışmanı olan Robert Moment, “İnsanlar tanıyıp güvendikleri kişilerden bir şeyler satın alır” diyor.  
İlişkiler yararlı olsa da, borçlu kişiler işe yaramaz. Ortaklardan biri veya her ikisi de borç yükü altındaysa, bankalar ve diğer kredi kuruluşları girişiminize fon sağlamaktan kaçınacaklardır. O yüzden, seçeceğiniz iş ortağını iyi inceleyin.   Olayı şöyle düşünün: kar-zarar hesabını ve bilançosunu görmediğiniz bir şirkete siz de yatırım yapmazdınız, değil mi?
Tabii ki, sadece kişisel ve profesyonel özellikler bir ortaklığın yürümesi için yeterli olmayabilir. Göz önüne alınması gereken yapısal konular da vardır. 
Örneğin, son kararların nasıl verileceği ile ilgili sürecin ortaklar tarafından daha en baştan belirlenmesi gerekir. Eğer ortaklık dengesi eşitse, bir karar noktasında karşılaşabileceğiniz kilitlenmelerin nasıl çözüleceğini bir avukat yardımıyla yazılı hale getirin. Manhattan’lı bir avukat olan Nina Kaufman,  “Bir zamanlar 50-50 bir ortaklığım vardı. Şirketin yönetimini yılın ilkyarısında ortağım, ikinci yarsında da ben yürütüyordum – ve işe yaramıştı” diyor. 
Abrams ise, sorumlulukların paylaşılmasının da etkin bir karar mekanizması yarattığını,  zira belli bir konuda kimin yetkili olduğu hakkında herhangi bir karmaşa yaşanmadığını belirtiyor. 
Tabii ki bir de sermaye ve gelir dağılımı konuları var. Belki ortaklardan biri işe daha fazla nakit yatırırken, diğerinin sermayesi entelektüel gücü veya ilişkileri olabilir. Sermaye dağılımı ne şekilde olursa olsun, tarafların yatıracağı sermayenin değerini ve gelir dağılımının nasıl yapılacağını baştan belirleyin. Ortaklardan biri kendisinin daha önemsiz olduğu hissine kapılırsa, onunla istediğiniz kadar golf oynayın, ortaklık bağları zayıflayacaktır.  

Kaynak: Forbes
 
Giriş
Kullanıcı adı
Şifre
Şifremi Unuttum Yenilenemek