Başarının Bir Parçası da “Hayır” Demeyi Öğrenmektir.

28.03.2018
Genellikle başarı, karşımıza çıkan fırsatlara “evet” dememize neden olan tepkisel bir alışkanlık üzerine kurulur. Hepimiz kendimizi kanıtlayabileceğimiz herhangi bir fırsat yakalayabilmeyi arzu ederiz.  Böyle bir fırsatla karşılaştığımız zaman da hemen evet deriz, hatta  - veya özellikle – o fırsat ürkütücüyse bile. (Yıllar önce öğrendiğim bir ders, beni ürküten fırsatlara evet demem gerektiği idi.  Zira duyduğum endişe, bu deneyimden yararlı bir şey öğrenebileceğimin işaretiydi). Evet demeye eğilimli olmamızın bir nedeni de, bir kez bile olsa bir fırsatı teptiğimizde, bunun ilgi duymadığımız anlamına gelebileceği ve gelecekte karşımıza başka fırsatlar çıkmayacağından korkmamızdır. 
Ama başarı çok daha büyük ve daha iyi fırsatları kendine çeker. Başarılı olduğumuzda, karşımıza çıkan birçok fırsat arasında öncelik sıralaması yapabilmek en önemli noktadır. Genelde bunu kesin bir ifadeyle “hayır” demeden yapmaya çalışır ve seçeneklerimizi açık bırakmak isteriz. Ama net bir tutum ortaya koymadığımızdan, gereksiz bir beklenti yaratmış oluruz ve sonunda insanlarda hayal kırıklığı yarattığımız gibi, kendimizi de ya boş yere sıkıntıya sokarız veya düpedüz başarısız oluruz. Bu duruma düşmemek için, kibarca ama kesin bir dille “hayır” demeyi öğrenmemiz gerekir. Böylece, söz konusu olan bu fırsatı değerlendirmemeyi tercih ettiğimizi belirtirken, aynı zamanda ilişkimizi de korumuş oluruz. Bu çaba sonucunda elde edeceğimiz başarı, bir fırsatı reddettiğimizde veya bir kapıyı kapattığımızda yaşayabileceğimiz duygularla başa çıkabilme becerimize bağlıdır.  
Söz konusu duygular gizliden gizliye hissedilir: belli belirsiz bir pişmanlık, hafif bir endişe, “Bu fırsatı gerçekten tepmek istediğinden emin misin?” diye fısıldayan iç sesimiz gibi.. Bu tür duyguların yarattığı rahatsızlıktan kurtulmak amacıyla da, genelde tepkisel bir davranış sergiler ve “evet” deriz. Böylece rahatlarız – ama sadece o an üstlendiğimiz sorumluluğun bize nelere mal olabileceğini fark edene kadar. 
Bu duygularla başa çıkabilmenin en önemli yolu, başlangıçta sergilediğimiz tepkisel davranışı engellemeyi öğrenmektir; bu kritik adımı müşterilerime ve öğrencilerime “rahatsızlıktan daha az rahatsız olmak” şeklinde tarif ediyorum. “Hayır” demenin yaratabileceği rahatsızlığı kabul ediyoruz, ama buna katlanabiliriz.  Rahatsızlıktan kurtulmak için bir şey yapmak zorunda değiliz. Daha etkin bir şekilde “hayır” diyebilmenin sihirli bir formülü yok, ama size yardımcı olabilecek üç adımı şöyle sıralayabiliriz: 
1. Yavaşlayın. “Hayır” deme olasılığının yarattığı tedirginlik, giderek tehlikeye karşı gelişen güçlü bir tepki haline gelebilir ve bu durum elimizdeki bilgileri ve seçeneklerimizi sağlıklı bir şekilde değerlendirme kapasitemizi çok azaltır. Yürütmekte olduğumuz iletişimi veya karar verme sürecini yavaşlatırsak, olaya daha sağlıklı bakabilir ve sadece o an için duyduğumuz tedirginliği ortadan kaldırmak yerine, bizim için en doğru olan seçimi yapabiliriz.
2. Duygusal tepkilerinizi tanıyın.  Birçok duygumuzu onları bilinçli olarak fark etmeden yaşarız. Ama o duyguları daha erken bir zamanda tanıyıp adlandırmamıza yardımcı olabilecek bir takım fiziksel işaretler vardır. Bir duygunun farkına varırsak, ona karşı göstereceğimiz tepkiyi de kontrol edebiliriz. “Hayır” demeyi düşündüğümüzde, fiziksel olarak ne hissediyoruz? 
3. Pratik yapın. “Hayır” demek, herhangi bir kişisel iletişim becerisi gibidir – başlangıçta beceriksizce ve garip görünür, ancak çaba gösterip sürekli tekrarlarsak kendimizi geliştiririz.


Kaynak: Harvard Business Review
Giriş
Kullanıcı adı
Şifre
Şifremi Unuttum Yenilenemek